15 Şubat 2010 Pazartesi

"Vallahi ben yapmadım" diyen çocuk olmak

!f kapsamında "hit filmler" bölümünün Kanadalı misafiri "Vallahi Ben Yapmadım" okyanusu aşıp Türk izleyicisiyle buluştu. Uluslararası festivallerinden ödüllerle dönen film 10 yaşındaki Léon'un kendince çalkantılı çocukluğundan bir kesit sunuyor seyircisine... Ağabeyinden başkasıyla arkadaşlık edemeyecek kadar huysuz, annesinin kaçışını kabullenemeyecek kadar narin ve kesinlikle tuhaf Léon hem dert hem zeka küpü bir çocuk olmanın zorluklarıyla mücadele ediyor, zorlukları ise "hayat" olarak tanımlayıp ondan kurtulmak için türlü  badireler atlatıyor. İntihar girişimleri ise trajikomik bir film olarak beyazperdede yerini alıyor.
'68 yazında Kanada'da geçen hikayeyi "anormal" ailensinin en küçük üyesi  Léon'un gözünden izlemeye başlayınca Léon ile aramızda duygusal bir bağ kurmak için çok da vakit kaybetmedik.. Bunu hızlandıran en önemli ayrıntının başrol oyuncusu Antoine L’Écuyer ile ilgili olduğunu söylemek mümkün. 10 yaşındaki bir çocuğun ağzından çıkmayacak türlü mottolar çocukluk hatıralarınıza doğru bir seyahat yapmanızı  da mümkün kılıyor. "Evde Tek Başına" ve "Kız Arkadaşım" filmlerinin Kanada usulü bir harmanıyla karşı karşıya olduğunuzu düşünmeniz ise an meselesi... '68 yılının etkilerini filme serpmek isteyen senarist belli belirsiz birkaç cümle ve kostüm-dekor ikilisinin kuvvetine sığınmakla kalıyor, vaadettiği atmosferi yaratmayı başaramıyor ne yazık ki. Bu sınırlılık halinden filmi kurtaran ise çocukça hislerin samimiyeti ve bu samimiyetin izleyicide yarattığı duygular.. Annesinin "yüreğimin götürdüğü yere gitmeliyim" ısrarı O'na can-ı gönülden bağlı küçük oğlunu sarsmakla kalmıyor, 10 yaşındaki çocuğun zaten bir süredir anlamını sorguladığı hayattan vazgeçme teşebbüslerini sıklaştırmasına sebep oluyor. Léon mahallenin tatlı kızı Léa'ya aşık olunca hikayenin daha olumlu bir çizgiye doğru kayacağını düşünürken esas kızın da "normal" olmayan bir ailesi olduğunu farkediyoruz. Kaçış planları suya düşen ikilinin diyalogu ise filmin komedi ile dram arasındaki o ince çizginin üzerinde başarıyla yürüdüğü bir an olarak hafızalarımıza kazınıyor:

L: Hayata, herşeye yeniden başlayabiliriz Léa.
L: (Sinirli bir tavırla) Daha sadece on yaşındayız Léon.
L: İyi ya çok geç sayılmaz.

Film bu ve buna benzer keyifli anların dışında yalnız bir çocuğun keder dolu intihar girişimlerini farklı bir perspektifle izleyiciye sunmaya çalışıyor. Seçim yapmayı kendine dert edinen, seçiminin arkasında durma cesaretini gösteren Léon için dua eder hale geldiğim sahnelerin etkileri hala sürüyor.  Léon onun için ettiğim duaları duyacak olsa Tanrı ile kurmamayı seçtiği bağı boynuma dolamakta bir an bile tereddüt etmez tabii o ayrı bir mesele... Büyüklerinin yaramazlık diye nitelendireceği her hareketi aslında küçük birer isyan Léon için. "Yakasını bırakmayan" hayatla mücadelesini beyaz yalanlarla, hırsızlıklarla sürdüren bu çelimsiz çocuk ölüm fikrini mi merak ediyor yoksa depresif bir ruh hali mi onu harekete geçiriyor bilinmez fakat film boyunca yüreğimi ağzıma getirmeyi başarıyor. Senaryo bu çelişkinin altını doldurmasa da Léon'un hayat dersleri bahsettiğim boşlukları unutturuyor. '68 yılının sadece bir dekor görevini üstlendiği film dönemin politik, sosyal etkilerinden uzakta, Léon'un duygusal iniş çıkışlarına öncelik tanıyan bir anlatımı tercih ediyor. Ben de bu seçimi  küçük oyuncuların başarılı performansları ve hikayenin içtenliği sayesinde "kolaya kaçış" olarak nitelendirmekten vazgeçip sinema salonunu yüzümde bir gülümseme ile terketmeyi tercih ediyorum..
Festival kapsamında gösterildikten sonra ülkemizde vizyona gireceğini umut ediyorum çünkü "Vallahi Ben Yapmadım!" Türk izleyicisinin beğenisini toplamış olacak ki festival sonrası ek gösterimlerinde hemen yerini almış.Vizyona girmemesi halinde sanal dünyanın nimetlerinden faydalanıp filmi edinmek, izlemek çocukluğunu hatırlamak isteyenler için keyifli bir deneyim olabilir. Eğer söylendiği gibi çoğumuzun içinde büyümeyen birer çocuk varsa bu çocukları Léon ile tanıştırmak şart...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder